Guzel Ulkem, Turkiyem
Saturday, March 29, 2025 | By: Do Ebru Marbling
Share
Mayis 2013
Dostlar, arkadaşlar, tüm sevdiklerim, evimiz adeta bir haber üssü gibi; radyodan haberleri durmaksızın dinliyoruz. İnsanın aklındaki binbir türlü dünyevi düşünce, vatan sevgisi karşısında bir anda sabun köpüğü gibi öyle kolay kayboluyormuş ki, kendime şaştım! İnsanlar nasıl savaşır, ölümün olduğunu bile bile nasıl hücuma kalkar diye zaman zaman kendi kendime düşünürdüm. Ortada savaş filan yok ama Türkiye’de olsam her gün direnişe katılırdım; hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden sokağa çıkardım. İster galeyana gelmiş deyin, ister başka bir şey, bu toplu halk hareketimiz, başkaldırımız, binlerce kilometre öteden yüreğimizi öyle bir ateşliyor ki, 21 Haziran’da İstanbul’a uçaktan iner inmez Taksim’e gidesim var. Ben de herkes gibi yok sayılmaya, saygısızlığa ve başbakanın kibirli davranışlarına karşı tepkiliyim.
Bizim Avustralya’ya göç etme düşüncelerimizin tohumunu atan şeyler, çevremizde gördüğümüz betonlaşma, eğitimden sanata her alanda ileriye, iyiye gidecekken tam tersi düzenlemelerin yapılması, kendi düşüncesinden olanların kayrılması, sınavlardaki haksızlıklar, şifreler, ve en önemlisi adalet ve hukuk sisteminin, yargının giderek çok ciddi bir şekilde iktidarın güdümüne girmesiydi. Bir de bunlara kimsenin ses çıkarmaması, herkesin olanları kanıksamış olduğunu görmek… Meğer az daha bekleseymişim, böyle olmadığını görecekmişim. Bu silkinme, uyanış, isyan, çığlık bana öyle iyi geldi ki; bitkisel hayatta olan bir hastanın yaşama dönmesi gibi mutlu oldum.
Niyetimiz kimseyi incitmek, acıtmak, zarar vermek değil. Herkese saygılı, eşit, hür bir yaşam istiyoruz; belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir sistem: başı kapalıların namazını kıldığı, toplantısını yaptığı, eziyet görmediği, ama etek boyuna bakarak bir genç kızın ahlakına not verilmediği ya da tacize müstahak görülmediği bir sistem. Hükümetin bugün attığı her adım, çocuklarımıza bırakacağımız ülkenin yaşam niteliğini belirliyor. İnsan hakları, özgürlük, medeniyet, çağdaşlık; başka bir şey istemiyoruz.
Burada gördüklerimi çoğu kez yazdım, anlattım. Kimse kimsenin kıyafetine karışmıyor. Öyle her yerde açık saçık giyinen görmüyorum; görsem bile kötü gözle bakmıyorum, zaten o kişi de bir mesaj vermek için öyle giyinmiş olmuyor. Yüzme havuzunda hiçbir erkeğin hiçbir bayana, şöyle kaçamak da olsa, baktığını görmedim. Her yer yeşil; yolların ortasındaki ağaçlar kesilmemiş, yol ağacın etrafından geçiyor, “slow point” yapılmış. Ağaç, kuş sesleri, doğa için kilometrelerce yol gitmek zorunda değilsin çünkü kapının önünde. Asgari ücret saatlik yaklaşık 35 TL. Vergi ve kazanç o kadar güzel düzenlenmiş ki kimse yokluk çekmiyor. İnsan onuruna, vicdanına dokunan bir şey yok—at least ben henüz görmedim. Gelirler arasında uçurum yok, her şey şeffaf. İki günde bir evimize devletten “reply paid” karşılı ödenmiş anket geliyor; sayfalar dolusu, doldurup gönderiyorum. Ülkede neler olup bitiyor, her şeyin nabzını tutuyor devlet. Şikayetler dikkate alınıyor, gerekli adımlar hemen atılıyor. Kamu vicdanı lafta değil, gerçekte var ve kamu vicdanına çok iyi kulak veriliyor. Polis adil, akıllı, mantıklı! Herkes işini severek yapıyor.
Marifet kabadayılık yapmakta değil Tayyip; marifet, ülkeni ve insanlarını huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşatabilmekte! Bırak eski defterleri karıştırmayı, insanların dış görünüşleriyle uğraşmayı; aklındaki yol bir! Gelecekte nasıl anılmak istiyorsun? “Ülkenin içine etti” mi diyeceğiz, “Helal olsun” mu diyeceğiz? Belki çok geç kaldın gerçekten önemli olan şeyler üzerinde kafa yormak için ama üzülme, yapabileceğin bir şey hâlâ var: İstifa et, “Onurlu adammış” diyelim!
0 Comments