Sunday, April 20, 2025 | By: Do Ebru Marbling
8 Ekim 2014
Farkındaysanız artık yazılarıma başlık bulmakta zorlanıyorum. Çünkü esas derdim edebi olmak değil; sadece aklımdaki iki satırı dökebilmek.
Hislerimi, yaşananları ve kızlarımın büyüme sürecini yazmak — işte benim için asıl kıymetli olan bu.
Umarım bir gün onlar da bu satırları okur, yüzlerinde bir tebessümle geçmişe, bu anlara geri dönerler.
Bugün yine şehirdeydik.
“City Playground Pass” kapsamında birkaç aktiviteye katıldık, ardından müzeye uğradık.
Bir kafede oturup geleni geçeni izlerken, içimden kendimi sessizce tebrik ettim.
Hayatımda yaptığım en uzun ve en cesur atlayış belki de buraya taşınmaktı.
Ve şimdi, buradaki yaşamın bir parçası olduğum için kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum.
Bazen gözle görülmeyen küçücük detaylar, o kadar büyük farklar yaratıyor ki…
Toplum bir anda şekil değiştiriyor; en medeni, en duyarlı, en insan merkezli bir çizgiye doğru evriliyor.
Bu şehir gerçekten çok güzel.
Her ne kadar ailemi özlesem de, burada yaşadığım için minnettarım.
Bu gece kızlarla yatmadan önce dua etmenin öneminden konuştuk.
İhlas suresini benden sonra tekrar etmelerini istedim, ardından dileklerimizi sıraladık.
İpek, “Allah’ım bizi sevdiklerimizden ayırma,” dediğimiz sırada ağlamaya başladı.
Endonezya’ya giden yakın arkadaşı Yağmur’u çok özlemiş.
“Bizi iyi insanlarla karşılaştır” kısmında ise, “Hayatımıza Yağmur gibi güzel insanlar girsin,” diye dua ettik.
Defne... o zaten bambaşka bir karakter.
Her mimiği, her sözü ayrı bir film sahnesi gibi.
Duadan sonra yerinde duramıyor, konuşmaya devam ediyor.
"Artık uyumalısın," dedim.
“Neden?” diye sorunca hemen uydurdum:
“Çünkü duadan sonra yüzüne peri tozu gibi bir nur gelir. Eğer konuşursan dökülür.”
Gözlerini açmamaya gayret ederek başını yastığa koydu.
Sanki yüzünde camdan bir maske varmış gibi dikkatliydi.
10 saniye sonra uyumuştu bile...
Keşke bazı anları olduğu gibi dondurabilsek, hafızaya tüm detaylarıyla kazıyabilsek.
Ne zaman bir nefese ya da biraz güneşe ihtiyaç duysak o ana geri dönebilsek...
Canım kızlarım…
İyi ki varsınız.
Bugün Perth’te minik ama mutlu eden keşifler yaptım.
Kakulas Brothers’a uğradım ve dalıyla gelen Yunan adaçayı buldum!
Ayrıca çemen tozu ve kuşburnu reçeli de varmış.
Bu dükkan tam anlamıyla bir hazine sandığı; ne ararsan var.
Şimdi Omid Djalili’nin Hopeful adlı kitabını bitirmeye çalışacağım.
Ben çok sevdim — düşündüren, gülümseten, zaman zaman da iç burkan bir anlatımı var.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Herkese huzurlu bir gece,
kalpten gelen duygularla örülü, sıcacık anılar diliyorum.
İyi geceler...
0 Comments