Monday, April 21, 2025 | By: Do Ebru Marbling
17 Ekim 2014
Bugün okul çıkışı yoga kursuna başladım. Gerçekten çok iyi geldi. Kursun bitişiğinde bir de “Caperio” muydu neydi, öyle bir şeyin dersi vardı.
Avustralya halkının bu kadar çok kursa, uğraşa, zımbırtıya meraklı olmasına bayılıyorum. Her an her alanda bir şey bulabiliyorsun. Hem öğrenci, hem öğretmen açısından harika bir ortam bu.
Üşenmeden, sorgulamadan deniyorlar, katılıyorlar, öğreniyorlar.
İster istemez bizim halkımızla kıyaslıyorum.
İstanbul gibi bir şehirde öncelik, günü kazasız belasız atlatıp, trafikte sinir krizi geçirmeden eve sağ salim ulaşmak.
Park sorunu, trafik, kalabalık… saymakla bitmez.
Oysa insanca yaşam bu kadar zor olmamalı.
Bizi bu hale getiren herkese yazıklar olsun.
18 Ekim 2014
Bu aralar biraz stresliyim.
Kızlarımla konuşurken bedenim orada ama ruhum başka yerde gibi.
Monoton, ruhsuz bir sesle üzerlerini değiştiriyor, dişlerini fırçalatıyor, banyo yaptırıp saçlarını kurutuyorum…
Tek amacım, bir an önce o işleri bitirmek!
Bazen fark ediyorum bu hâlimi.
Bir perde aralanıyor sanki. Kızlarımın gözlerinin içine bakıyorum, gerçekten dinliyorum onları.
Ve sonra kendime soruyorum:
“Bunu neden daha sık yapmıyorum?”
Bu hafta her gün okul çıkışı bir şey vardı. Koşturmaca içinde geçip gitti.
Nihayet cuma günü geldi de evin her köşesini silip süpürmek için biraz zaman buldum.
Kızlar da o sırada sürekli “şunu yap, bunu yap” komutları alıp durdular.
Yatırdım, sonra bir duş alıp kendime geldim.
Ama sonra…
Onlarsız hayat ne kadar boş, ne kadar anlamsız!
Gidip uyandırmak, onları koklamak, can-ı gönülden dinlemek, o anın içinde onlarla var olmak istedim…
19 Ekim 2014
İpek, uzun süredir uğraştığı cartwheel hareketini artık yapabiliyor.
Ellerini yere koyup ayaklarını havaya kaldırıyor, amuda kalkıyor, köprü kuruyor.
Ayrıca yatak kenarına pofuduk oyuncaklarından bir yuva yapıp, gece onlarla uyumaya bayılıyor.
Artık kendi başına uyuyabiliyor ve bazen Defne’ye kitap okuyor.
Küçücük bir çocukken şimdi kendi başına bir şeyler yapabiliyor olması beni hem duygulandırıyor hem de gururlandırıyor.
Tabii “yaramazlık” tarafları da var:
Gizli gizli çikolata kaçırıyor, hayır kelimesini kabul etmiyor ve kendi bildiğini okuyor.
Zor durumda kalınca maalesef yalan söylemekten pek de çekinmiyor.
Sanırım bunlar 7 yaşın tipik özellikleri.
Bir de bazen odasında yalnız kalmak istiyor.
Ama sonra zombilerden korkmaya başlıyor.
Defne hemen koşup onun adına ışığını açıyor yatmadan önce. Bu halleriyle öyle güzeller ki…
Aklıma geldikçe yazacağım.
Bu küçük anlar gözümde o kadar değerli ki…
Unutulmasınlar, kalplere kazınsınlar diye buraya bırakıyorum.
0 Comments